Neyse diye bir kelime bulmuşlar dostlarımız. Her yere yakışıyor, İnsan bazen tüm kırgınlıklarını, öfkesini, kavgasını bezende koskoca bir ömür bir Neyse ’ye sığdırıyor. Söyleyecek çok şey var ama yine de neyse. İnsan insan olmalıdır. İnsanlık, tarih boyunca üzerinde en çok konuşulan ve düşünülen konulardan biri olmuştur. Büyük düşünürler, filozoflar ve liderler, insan olmanın ne anlama geldiğini sorgulamış ve bu konuda derinlemesine insanlık sözleri söylemişlerdir. Bir örnek verecek olursak; ‘Dünyayı daha yaşanabilir kılmak için her birimizin içindeki insanlığı ortaya çıkarması gerekir.’
Bakacağınız yüzlere, utanacağınız sözleri asla söylemeyiniz. İnsan ki, öyle bir an gelir ki, bakmaya yüzünüz bile olmaz. İnsan olan kim ve kim olursa olsun, eğer yalan ve dedikodu varsa ne çare derler ve halinize vay derler. İnsanlık öldü diyorlar, oysa biz onu içimizde yaşatmak için ne yaptık?. Yalan söylemek kişiler arası ilişkiyi zedeleyen ve inancı körelten bir eylemdir. Dürüstlükten uzak davranışlar güven ilişkisini zarara uğratırken, yalan söyleyen kişinin hor görülmesine de yol açacaktır. Böyle bir konuda hayal kırıklığı yaşayan kimse, yalan sözleri ve mesajları ile sosyal medya üzerinden hislerini karşı tarafa aktarmayı tercih edebilir.
Doğruluk insanlar için ne kadar önemli ve gerekliyse, yalancılık tam tersi bir etki yaratır. İnsanlar arası ilişkide güven unsuru büyük öneme sahiptir. Yalan söylemek kişiler arası güveni zedeler ve ilişkilerin kimi zaman çökmesine neden olur. Şahsım adına derim ki; ‘Bir insanı yalanlarla kazanmak yerine, doğrularla kaybetmeyi tercih ederim.” Ahlakı olmayanlardan hiçbir şey beklemeyiniz. Hele hel yüzlerine söyleyene laf ve sözler bile bunların yüzü bile kızarmıyor, yüzsüzler.
Yalan söylemek, kötü sonuçlanan bir durumdur. Bireyler arası güveni zedeleyen bu durum, her daim kaçınılan bir davranıştır. Kimi durumlarda yalanla karşılaşıldığında, bu durumdan rahatsızlık duyulur. Oysaki Yalan, güven ve emniyeti, huzur ve itimadı yok eder.
Her elimi açtığımda şükür ediyorum, sahip olduklarıma, uzak kaldıklarıma vardır bir hayır. Yaşanması gerekenler yazılmıştır zaten yapılacak bir şey yoktur. Vakit zamanı geriye kalan ise takdiri ilahidir. Yalana borçlu olduğumuz saadet, gerçek saadet gibidir. Ben bu yalan söyleyen zevatlara derim ki; Doğru söylediğin zaman kimse inanmayacak. İşte, yalan söylemenin cezası budur.
Karşımdaki insana gösterdiğim iyi niyet benim insanlığımdı. Onların bunu suiistimal etmesi de onların insanlığıdır. Benim kalbim ve vicdanım rahat. Tabi ki ben sizin ve sizler gibi biri değilim. Sonuçta herkes kendine yakışanı yaparlar. Doğru yolda giden kaplumbağa, eğri yolda giden yarış atını geçer mantalitesini taşıyoruz yüreğimizde. Nediyorduk ; ‘Doğru her zaman yüce, yalancı her zaman aşağı ve cücedir.’
Biz ve bizler parası olan değil karakteri sağlam olana insan diyoruz, her zaman güzel insanların yanındayız. İki yüzlülük, insanların konuşması, davranışları veya diğer eylemlerinde kişisel çıkar amacı güden veya farklı kişilere karşı farklı tutumlar alan davranışlar olarak tanımlanabilir. İki yüzlü insanlar çevrelerini olumsuz etkileyebilir, çünkü güven kaybına neden olabilir. Ayrıca, bu kişilerin güvenilmeyen davranışları, diğer insanlarla ilişkilerimizi de zayıflatabilir ve bizi sosyal dışlanmaya veya endişeye sürükleyebilir. İki yüzlü insanlar için Hazreti Mevlana ne güzel bir sözüdür, “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün!”
İkiyüzlülük, insanın dürüst olmadığı, samimi olmadığı veya dürüst olmaktan kaçındığı zaman gösterdiği sağlıksız bir yaklaşım. İki yüzlü kişiler, sahte arkadaşlıklar, özürler veya övünçlerini göstermek için sahte davranışlar sergileyebilir. Peki ama neden? Derseniz; Çoğu zaman kendilerini korumak veya çıkarlarını korumak için diğerlerini yönlendirmek ve manipülasyon yapmak için! Diğerlerini kandırmak için, gerçekleri çarpıtarak, çıkarlarını korumak için aslında tam tersi olan şeyleri söyleyerek karşısındakinin omuzlarına yük bindirmekten çekinmeyen bu insanlar toksik insan özellikleri gösterir. Thomas Jefferson, “İki yüzlülük, özgürlük yerine köleliği satın alır” demiştir.
Öyle bir zamandayız ki, Aşık Ruhsati ne güzel kaleme almıştır.
Bir vakta erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil mert belli değil
Her kes yarasına derman arıyor
Deva belli değil dert belii değil
Fark eyledik âhır vaktın yettiğin
Merhamet çekilip göğe gittiğin
Gücü yeten soyar gücü yettiğin
Papak belli değil Kürt belli değil
Adâlet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil
Başım ayık değil kederden yastan
Ah ettikçe duman çıkıyor festen
Harâbe yüz tuttu bezm-i gülüstan
Yayla belli değil yurt belli değil
Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
RUHSATÎ de dediğini bilmeyor
Yazı belli değil hat belli değil
Atasözleri ve deyimler, dedelerimizden bize miras kalan kültürel değerlerdir. Her biri tecrübe ve deneyimlere dayanır. Belki de dünyadaki en ağır yük iyi niyet ve iyiliktir. Çünkü karşılığı hep ihanet ve nankörlükle ödenir. Kimseyi aldatma, ihanetin telafisi olmaz.Boşuna dememişler, Bir kez yalanını yakaladığın birinin, bin kez doğrusunu sorgularsın. İhanete uğramak çok ağır elbet!. Helede yıllarca iyilik ettiğin birisinden bu ihanet olursa daha da fazla yaralanıyorsun. Her zaman söylerim, İhanet söz konusu ise onun büyük ya da küçük olması tartışılmaz.
Dedikoducu yalancı, iftiracı ve insanların arkasında konuşan mahlûkatlar olunca işte her şey kendiliğinde ortaya çıkar ve kendilerini toplumda rezil ederler. İşte bunlar yüzsüzlerdir. Bazı insanlarla yüzleşmek zordur, haksız çıkarsın. Çünkü onların galip gelecekleri ikinci bir yüzleri daha vardır.Yüzlerine karşı ağır söz sarf edenlere karşı sesiz kalırlar ve daha sonra dost olurlar. Doğruları söylendiğinde küserler. Bakınız bu yüzsüzlere hele….
Nerdeyse toplumda yeriniz bile kalmamıştır. Zaten siz ve sizlerde yüz olsa topluma çıkmazsınız, ne yazık ki o yüz sizde ve sizlerde yoktur derler unutmayınız. Sen sabırlı ol, devran dönecektir. Sana yapılan haksızlıklar Mevla’m görecektir. Ah’ın yer de kalmaz, bir gün sıra onlara da gelecektir. Suskunluğum ne kadar sürer bilinmez, ne kadar dilersen o kadar susulur! Hani derler ki işte bunlar yüzsüzlerdir. Fakat kırgınlık bilinmez, zamanı çabuk dolar, herkes unutulur!